6 Ağustos 2016 Cumartesi

ORUÇ HAKINDA HER ŞEY

                              ORUÇ

ORUÇ KİMLERE FARZDIR?
Akıllı,ergenlik çağına gelmişher müslümanın ramazan orucunu tutması farzdır. Ancak kişinin gücünü aşan ve sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirilmiştir. Buna göre aşağıdaki durumlarda kişiler, oruç tutmakla yükümlü kılınmamış, daha sonra kaza etmeleri veya yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır:
a) Yolculuk. Yolculuk, Ramazan ayında orucu tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kur’an’da “Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâh’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.” buyurulmaktadır (Bakara 2/183-184).  
Geceden oruca niyetlenip de, gündüz yolculuğa çıkan kimse, dilerse bu orucunu bozar, dilerse tamamlar. Ancak, ayette de belirtildiği gibi orucunu tamamlaması daha iyidir. Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur (Buharî, Sıyam, 34; Müslim, Sıyam, 15). Bu da sefere çıkılınca başlanmış orucun bozulabileceğinin delilidir.
b) Hastalık. Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir
c) Gebelik ve Çocuk Emzirme. Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına bir zarar vermesi halinde, gebe olan kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görmesi tehlikesi bulunması halinde oruçları tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmişlerdir (Nesâî, Sıyam, 50-51, 62; İbn Mace, Sıyam,3).
d) Yaşlılık. Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler. Bakara suresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.
.
f) Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak.    
  Mesleği gereği sürekli olarak yolculu olan kişi namaz ve oruç ibadetlerini nasıl yerine getirebilir?
İslam dini Ramazan ayında oruç tutamayan hasta ve yolcuların sonradan kaza etmelerini emreder. Mazeret devam ettiği sürece ruhsat da devam eder. Sürekli mazereti bulunan kişiler, mazeretleri ortadan kalkınca, zamanında tutamadıkları Ramazan oruçlarını kaza ederler. Kur'an-ı Kerim'de;
"… Kim de hasta veya yolcu olursa, (oruç) tutmadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun." buyrulmaktadır (Bakara, 2/185).
Namaz yolculuk sebebiyle kazaya bırakılamaz. Ancak seferi sayıldığı sürece dört rek'atlı farz namazlar iki rekât olarak kılınır. Devamlı olarak uzun yola giden kaptan ve sürücülerin durumu da aynıdır.
      Fidye ne demektir, hükmü nedir?
    Bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi halinde ödenen dînî-malî yükümlülüğü ifade eder.
İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusu olmaktadır. İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra kaza etmesi mümkün olmadığından her gününe karşılık bir fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi vaciptir. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara 2/184) buyrulmaktadır. Bu ayetten hareketle fidye miktarının, bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek olarak anlaşılmıştır.
      Oruca ne zaman niyet edilir?
Oruç için niyetin vakti, akşam namazı vaktinin girmesiyle birlikte başlar.
Ramazan, günü belirlenmiş adak ve nafile oruçlarda niyet, öğle namazına 1 saat kalana kadar devam eder. Bunların dışındaki, keffaret, kaza, günü belirlenmemiş adak oruçlarında ise imsak vaktine kadar niyet edilmesi gerekir.
      Orucu Bozan Şeyler Nelerdir?
  Oruçlu iken, yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak orucu bozar. Orucu bozan şeylerin bir kısmı sadece kazayı gerektirirken, diğer kısmı hem kaza, hem de keffareti gerektirir.
      Sadece kazayı gerektiren şeyler nelerdir?
Yolculuk, hastalık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kaza edilmesi gerekir. Ayrıca, kasıt olmaksızın yemek-içmek; beslenme amacı ve anlamı taşımayan, yenilip içilmesi mutat olmayan veya insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozup, sadece kazasını gerektirir.
Ramazanda bir mazeret olmaksızın tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Ancak mazeretsiz olarak Ramazan orucunu tutmamak büyük günahtır.
      ­Kaza ve keffareti gerektiren durumlar nelerdir?
Ramazan ayında oruca niyet edildikten sonra, bir mazeret olmaksızın, kasten yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak, keffareti gerektirir. Ayrıca bozulan orucun kaza edilmesi de gerekir.
      Orucu mazeretsiz olarak kasten bozmanın kefareti nedir?
Ramazan ayında tutulan orucun, mazeretsiz olarak kasten bozulması durumunda keffaret, ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. 
Oruç keffareti iki kamerî ay veya 60 gün, ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna gücü yetmeyen, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur.
1-     Unutarak yemek – içmek orucu bozmaz ancak oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.
2-      Oruçlu iken gıda ve vitamin iğneleri yaptırmak, damardan serum ve kan almakla oruç bozulur. Daha sonra bu oruç kaza edilir.
3-     Ağız veya burnundan su girip yutmadıkça, oruçlu kimsenin yıkanması orucuna zarar vermez.
4-      Oruçlu iken rüyada ihtilam olmak orucu bozmadığı gibi, gusletmeyi geciktirerek cünüp olarak sabahlamak da oruca bir zarar vermez. Ancak, zorunlu bir durum olmadıkça, hemen boy abdesti alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber’in Ramazan’da imsaktan sonra yıkandıkları hadis kaynaklarında yer almaktadır.
5-     Parfüm veya kolonya sürünmek ve koklamak orucu bozmaz.
6-     Diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macunun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur.
7-     Ancak kenger sakızı gibi katkısı bulunmayan sakızlarla daha önce çiğnenmiş olup içinde hiç katkı maddesi kalmamış olan ve çiğnendiğinde hiçbir eksikliğe uğramayan sakızların çiğnenmesi orucu bozmaz. Bununla birlikte, oruçlu iken bu tür sakızları çiğnemek mekruhtur.
8-     Kan aldırmak orucu bozmaz. Nitekim Hz. Peygamber ihramlı iken ve oruçlu bulunduğu sırada kan aldırmıştır ( Buharî, “Tıb”,11, “Sayd”, 11, “Savm”, 22; Ebû Davûd, “Savm”, 28-30; Tirmizi, “Savm”, 59,61; İbn Mâce, “Sıyâm”, 18.).
Ayrıca  Hz. Peygamber :"Üç şey vardır orucu bozmaz: Kan aldırmak, kusmak, ihtilam olmak.'' (Tirmizi, “Savm” 24, ) buyurmuştur.
9-     İslam fakihlerinin de belirttiği gibi göz damlası orucu bozmaz.
10-  Kendiliğinden kusmakla oruç bozulmaz. Ancak kişinin kendi isteği ve müdahalesiyle meydana gelen kusma, ağız dolusu olması halinde, orucu bozar.
Nitekim Hz. Peygamber "Oruçlu kimseye kusmak gelir de kendisine hakim olamazsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin" buyurmuştur (Ebû Dâvud, “Savm”, 33; Tirmizi, “Savm”, 24,25; İbn Mâce, “Sıyâm”, 16; Malik, Muvatta, “Sıyâm”, 47.).
8- Krem sürmek, makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç
      HANGİ GÜNLERDE ORUÇ TUTULMAZ?
1-     Peygamberimiz iki vakitte oruç tutulmayacağını bildirmiştir ki birisi ramazan bayramının birinci günü, diğeri kurban bayramı günleridir (Buhârî, “Savm”, 67). Ramazan bayramının sadece birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır (bir görüşe göre tahrîmen mekruh).
2-      Hayız veya nifas halinde kadınların oruç tutmaları haramdır; Onlar bugünlere denk gelen ramazan oruçlarını daha sonra kazâ ederler. 3-
.
3-     Sadece Cuma günleri nafile oruç tutmak tenzihen mekruh görülmüştür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Sizden hiç kimse Cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde Cuma günü de oruç tutabilir” buyurmuştur (Ebû Davud, Savm, 50).     
      Aşûre gününde oruç tutmanın hükmü nedir?

Muharrem ayının onuncu gününe, Aşûre günü denmektedir. Rasûlullah (s.a.v.), “Aşûre günü orucunun önceki yılın günahlarına keffaret olacağını umarım” buyurarak (Tirmizî, Savm, 47),  ümmetine bu günde oruç tutmayı tavsiye etmişlerdir.

ZEKAT İBADETİ

ZEKAT
Zekât, sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket anlamına gelir. Zekât dinen zengin sayılanların mallarının bir kısmını Allah rızası için vermesidir. İslam’ın beş şartından biridir. Hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin...” (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56; Mücadele, 58/13; Müzzemmil, 73/20) buyrulmasıyla zekâtla mükellef olan Müslümanlara zekat farz kılınmıştır.
    Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve.

ZEKAT KİMLERE VERİLİR?
1) Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan kimselerdir.
2) Yoksullar:
3) Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı mala sahip olmayanlar.
4) Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât verilebilir.)
5) Allah Yolundakiler: Bunlar cihada veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.

ZEKAT’A TABİ MALLAR
1-      Altın-Gümüş ve Mâdeni- Kağıt Paralar:
Madenî ve kâğıt paralar altın, gümüş ve ticaret malları hükmündedir. Kendi başlarına veya altın-gümüş ve ticaret mallarıyla beraber nisab miktarına ulaşınca sene sonunda 1/40 ını (% 2.5) zekât olarak vermek gerekir.
2-      Ticaret Malları:
İslâm bilginleri, her çeşit ticaret malının kural olarak zekâta tâbi olacağında görüş birliğindedir. Her çeşit giyim eşyası, gıda maddeleri, inşaat malzemeleri ticaret niyeti ile elde bulundurulursa o ticaret malıdır ve zekâta tâbidir..
3-      Toprak Ürünleri:
Hz. Peygamber'in toprak ürünlerinin zekâtı ile ilgili aşağıdaki şu hadisi hemen bütün hadis ve fıkıh kitaplarında zikredilir:Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir vardır" (Buhârî, Zekât, 55).
Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir. Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 1/10'u; kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20'si verilecektir.
4-      Bal ve Diğer Hayvan Ürünleri:
Fakihler, arı sahiplerinin elde ettiği balın zekâta tâbi tutulabilir bir zenginlik olup olmadığında farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinin balı zekâta tâbi tutması, diğer iki mezhebin ise aksi görüşte olması, esasen bundan kaynaklanır. Hanefî ve Hanbelî fakihleri baldan 1/10 nisbetinde zekât alınacağı görüşünü savunurlar. Ebû Hanîfe, ziraî mahsullerin zekâtı bahsinde ele aldığımız görüşüne uygun olarak balda da nisabın aranmayacağı, balın azından da çoğundan da zekât verilmesi gerektiği görüşündedir.
5-      Hayvanlar:
 Devenin nisabı beştir. Beş devesi olan, bir koyun verir. Atın nisabı yoktur. Binmek ve yük için olmayan her at için, bir miskal (4.8 gram) altın verilir veya paraya göre kıymetlendirilerek, bu değeri üzerinden 1/40 (% 2.5) nisbetinde zekâta tâbi tutulur.
Koyunların Zekâtı:
Hz. Peygamber'in hadislerinde koyun nisbetleri ve bu nisbetlerde ödenecek zekât miktarı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Buhârî, Zekât , 38):
1 den 39 a kadar (zekâttan muaf)
40 tan 120 ye " 1 koyun
121 den 200 e " 2 "
200 den 399 a " 3 "
400 den 500 e " 4 "
Sığırların Zekâtı:
Sâime olan sığırlarda zekât nisabı 30 sığır olup, bundan azı için zekât gerekmez. 30 sığırdan 40 sığıra kadar, zekât olarak iki yaşına basmış erkek veya dişi bir buzağı verilir. 40 sığırdan 60 sığıra kadar, üç yaşına girmiş erkek veya dişi bir dana verilir. Tam 60 sığır olunca, birer yaşını bitirmiş iki buzağı verilir. Sonra her otuz sığırda bir buzağı ve her 40 sığırda bir dana verilmek suretiyle hesap edilir.
Zekât verme bakımından sığır ile manda arasında fark yoktur ve bunlar bir cins sayılır. Bir kimsenin 20 inek ve 10 mandası varsa, 30 sığırlık zekât nisabına sahip olmuş kabul edilir.

HAC İBADETİ

     

HAC

şartlarını taşıyan her Müslüman, ömründe en az bir defa bu ibadeti yerine getirmesi fardır.
Hac, bir şeyi kastetmek, yönelmek, ziyaret etmek anlamlarına gelir.


FARZLARI:
Haccın farzları üçtür. Biri yapılmazsa hac sahih olmaz.

1- Haccı ihramlı yapmaktır.

2- 
Vakfeye durmak.
(Arefe günü, Arafat’ın, Vadi-yi Urene denilen yerinden başka herhangi bir yerinde, öğle ve ikindi namazlarından sonra vakfeye durulur.)

3- 
Kâbe-i Muazzamayı Tavaf-ı Ziyaret etmektir.

Tavaf, Mescid-i Haram içinde Kâbe-i Muazzama etrafında dönmek demektir. Dördü farz, üçü vacip olmak üzere yedi kere dönülür. Zemzem kuyusunun ve Makam-ı İbrahim’in dışından dolaşarak da tavaf etmek caizdir.

 Kadına dokunmak ihtimalinden dolayı, Şafii’lerin Hanefi’yi veya Maliki’yi taklit etmesi lazım olur. Çünkü şafilerde kadın erkek teninin birbirine değmesi abdesti bozar.

 Tavafa niyet etmek de, ayrıca farzdır. Tavaf-ı ziyareti Arafat’tan sonra da yapmak da farzdır.

Hacla ilgili kavamlar şunlardır:
1. İhram
2. Mikat
3. Vakfe
4. Tavaf
5. Hacerü’l-Esved
6. Sa’y
7. Hervele
8. Müzdelife Vakfesi
9. Mina’da Şeytan Taşlamak
10. Hedy Kurbanı
11. Tıraş
İhram
Hac niyet edilerek ve ihrama girilerek başlar. İhram, haccın dışında helal olan bazı  ve davranışların hac sırasında yasak olmasıdır. Hacılar bu yasaklara ihram elbisesi adı verilen özel bir giysiyi giyerek başlar. İhram elbisesi en son “Mikat yerleri” adı verilen bölgelerden geçmeden giyilmiş olmalıdır. Erkekler için iki parçalı bir elbise, hanımlar için örtünmeye uygun sade bir elbisedir. Hacıların hep birlikte söyledikleri “Telbiye” ihramla başlar.
Mikat
İhrama girme yeri ve zamanı demektir. Mekke çevresinde, çeşitli bölge ve ülkelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel yerleri ifade eder. Bir kimsenin, hac veya umre için mikatları ihramsız geçmesi caiz olmaz. Ancak mikat yerinden önce ihrama girilebilir. Mekke’de oturanların hac için ihrama girme yeri yine Mekke’dir.
Vakfe
Durmak, beklemek demektir. Kurban Bayramı’nın arefe günü, öğle vaktinde Kurban Bayramı’nın birinci günü şafak sökünceye kadar Arafat Dağı’nda kısa bir süre de olsa durmaktır. Vakfe farzdır.
Tavaf
Sözlükte ziyaret etmek, bir şeyin etrafını dolaşmak anlamlarına gelir. Kabe’nin etrafında bir kez dolaşmaya “şavt” denir. Kabe’yi yedi defa dolaşmakla bir tavaf tamamlanmış olur. Tavaf haccın farzlarındandır.
Üç çeşit tavaf vardır:
1. Kudüm Tavafı: Mekke’ye yeni girenlerin yaptıkları tavaftır. Bu tavafı yapmak sünnettir.
2. Ziyaret Tavafı: Haccın farzı olan tavaftır. Bayramın ilk üç gününden birinde yapılabilir. Bu tavaf olmadan hac tamamlanmış olmaz.
3. Veda Tavafı: Mina’dan Mekke’ye inildiğinde yapılan vacip tavaftır.
Tavafa, Kabe’nin Haceru’l-Esved köşesinden, Kabe sola alınarak başlanır. Her şavt başında Hacerü’l-Esved selamlanır.
Hacerü’l-Esved

Siyah taş demektir. Kabe’nin doğu köşesinde bulunur. İbrahim ve İsmail (a.s.) tarafından Kabe inşa edilirken Ebu Kubeys Dağı’ndan getirilmiştir. Kabe’nin doğu köşesine, tavafa başlangıç işareti olarak konulmuştur. Peygamberimiz tarafından değer verildiği için biz Müslümanlar tarafından da değerli kabul edilir.
Sa'y
Safa ile Merve tepeleri arasındaki hızlı yürüyüşün adıdır. Hanefilere göre vaciptir. Haccın vaciplerini terk etmek, ceza kurbanı gerektirir. Hanefilerin dışındakilerde rukündür. Sa’y, Safa’dan başlanıp Merve’de bitirilir. Her gidiş bir şavttır. Dört gidiş, üç dönüş olmak üzere yedi şavttan oluşur. Tavaftan sonra yapılması gerekir.
Hervele
Safa-Merve arasında yeşil ışıklar arasında erkeklerin, hızlı bir şekilde yürümeleridir. Bunun yapılması sünnettir.
Müzdelife vakfesi
Arafat vakfesinin ardından, akşamleyin şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasında Müzdelife denilen yerde bir an bile olsa bulunmak Hanefilere göre vaciptir.
Mina’da şeytan taşlamak
Mina’da üç ayrı yerdeki küçük, orta, büyük (Akabe) cemre adı verilen taş yığınlarına bayram günlerinde; “Bismillahi Allahü ekber.” denilerek taş atılır. Bayramın ilk günü yalnız Akabe cemresine yedi taş atılırken, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerde her bir cemreye yedişerden yirmi bir taş atılır. Böylece atılan toplam taş sayısı yetmiştir.
Hedy kurbanı
Taşları attıktan sonra Temettü ve Kıran haccı yapanların kesmeleri vacip olan kurbandır.
Tıraş
Bunlardan sonra Mekke hareminde ve bayramın ilk üç gününden birinde saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması vaciptir. Saçların tıraş edilmesi ile ihramdan çıkılır. Müslüman kişi bu şekilde haccını tamamlamış olur.
Ziyaret tavafından sonra ise artık bütün yasaklar kalkmış olur.
Umre
Kutsal yerlerin ziyaret edilmesi ile ilgili diğer bir ibadet ise umredir. Belli bir vakti olmaksızın kişinin ihrama girerek tavaf ve sa’y yapması, sonrasında tıraş olup ihramdan çıkmasıdır.
Ömürde bir kez umre yapmak sünnettir.
Umre hac zamanının dışında yapılabileceği gibi hac zamanı da yapılabilir. Hatta Hz. Peygamber tarafından hac ile birlikte yapılması özel olarak vurgulanmıştır.
Hz. Muhammed, bu konuda şöyle buyurur: “Hacla umreyi birlikte yapın. Çünkü bunlar, tıpkı körüğün demirdeki pisliği temizlemesi gibi günahı temizler.
Haccın farz olmasının şartları nelerdir?
Hac ibadeti İslam’ın beş temel esasından biridir. Hem mali, hem de bedeni bir ibadettir. İmkanı olan ve şartlarını taşıyan her Müslüman, ömründe en az bir defa bu ibadeti yerine getirmekle yükümlüdür.
Hac hem mal hem de bedenle yapılan bir ibadet olduğundan, kişinin bu ibadetle yükümlü olması için belli şartlar vardır. Hac hem zenginlik açısından hem de bedenen bazı şartları taşıyan Müslümanlar üzerine farzdır.
Haccın farz olması için şunlar şarttır:
1. Müslüman olmak,
2. Ergenlik çağında ve akıl sağlığı yerinde olmak,
3. Hür olmak,
4. Sağlık açısından hac yapmaya elverişli olmak,
5. Gerekli maddi güce sahip olmak: Bunun anlamı İslam dini açısından zengin olmaktır. Bu şartın içinde ayrıca hac süresince ailesinin temel giderlerini karşılayabilme gücü de yer alır.
6. Hacca gidilecek yolların güvenli olması. Hac esnasında bulaşıcı hastalık, terör gibi güvenliği tehdit edecek herhangi bir durum bulunmamalıdır.
Temel hadis
“Hacla umreyi birlikte yapın. Çünkü bunlar, tıpkı körüğün demirdeki pisliği temizlemesi gibi günahı temizler."
Hac çeşitleri nelerdir?
Hac ibadeti İslam’ın beş temel esasından biridir. Hem mali, hem de bedeni bir ibadettir. İmkanı olan ve şartlarını taşıyan her Müslüman, ömründe en az bir defa bu ibadeti yerine getirmekle yükümlüdür.
Hac, bir şeyi kastetmek, yönelmek, ziyaret etmek anlamlarına gelir. İbadet kastıyla Arafat’ta belli bir süre durmak ve Kabe’yi tavaf etmekten ibarettir.
Hac ibadetininde çeşitleri bulunmaktadır.
Hac çeşitleri şunlardır:
1. İfrad Haccı
2. Temettü Haccı
3. Kıran Haccı
İfrad haccı
İhrama girerken yalnız hac yapmaya niyet edilirse bu, ifrad haccı olmuş olur. Bunda umre yoktur. Mekkeliler bu haccı yapar.
Temettü haccı
Önce umre için ihrama girip umreden sonra aynı mevsimde hac için yeniden ihrama girmekle yapılır. Yani ayrı ihramlarla hem umre, hem de hac yapılmış olur. Ülkemizden ve dışarıdan Mekke’ye giden hacıların çoğunlukla yaptığı hac çeşidi budur.
Kıran haccı
Umreden sonra, ihramdan çıkmayıp aynı ihramla bir de hac yapılırsa kıran haccı gerçekleşmiş olur.

Hac, Kurban Bayramı’nın arife günü ile bayramın ilk üç günü içinde yerine getirilir. 

ABDEST

 

 ABDEST

    Abdestsiz Olarak Yapılması Yasak Olan Hususlar:1- Namaz kılmak.
2- Kur'an-ı Kerim'e el sürmek.
3- Tilavet secdesi yapmak.
4- Cenaze namazı kılmak.
5- Kabe'yi tavaf etmek.

    Abdestin Farzları

1 - Yüzü Yıkamak
    
Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidir.
2- Kolları Yıkamak
    
Parmak uçlarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa yıkamak farzdır. Parmakta yüzük var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmak sünnet, eğer yüzük dar ve altına su geçirmeyecek kadar parmağa oturmuşsa onu oynatmak farzdır.
3- Başı Meshetmek
    
Mesh, sözlükte eli bir şeyin üzerinden geçirmek demektir. Başın dörtte birini mesh etmek farzdır.
4- Ayakları Yıkamak
    
Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır.

Not: (“Niyet etmek” ve “abdestin farzlarını sırası ile yapmak Şafii mezhebinde farzdır.)

    ABDESTİN SÜNNETLERİ
 1- Abdeste başlarken "Euzu ve Besmele" çekmek.
 2- Abdeste niyet etmek.
 3- Önce bileklere kadar elleri yıkamak.
 4- Misvak kullanmak veya dişleri parmakla ovalamak.
 5- Ağza ve burna üçer defa su vermek. (mazmaza ve istinşak)
 6- Kulakları, boynu mesh etmek.
 7- Başın tamamını mesh etmek.
 8 - Yıkanması gereken uzuvları üçer defa yıkamak.
 9- Abdeste organları ara vermeden yıkayarak devam etmek.
10- Sırayı bozmamak.
11- Abdest almaya sağ taraftan başlamak

    ABDESTİN EDEBLERİ
1- Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak.
3- Kıbleye doğru yönelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet etmek.
6- Her uzvu iyice ovmak.
7- Abdest dualarını okumak.
8- Kullanılmış su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "Bismillah" demek.
10- Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek.
11- Burna ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak.
12- Sol el ile sümkürmek.


    ABDESTİ BOZAN DURUMLAR   1- Büyük ve küçük tuvalet ihtiyacı
    2-Uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak gibi şuurun gittiği durumlar. Ancak oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz.
    3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması.

Not: Şafii mezhebinde vücuttan kan akması abdesti bozmaz.
    4- Ağız dolusu kusmak.
    5- Cinsi münasebette bulunmak.
    6- Tam olarak cinsi ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak ve ince bir elbise ile vücutlarının veya tenasül uzuvlarının birbirine değmesi.


Not : Şafii mezhebinde birbiri ile nikahlana bilen erkek ve bayanların tenlerinin birbirine değmesi abdesti bozar.
    7- Teyemmüm yapan kimsenin su bulması.
    8- Namazda sesli gülmek.



    GUSÜL (BOY ABDESTİ)
    Gusül,  vücudun her tarafını hiçbir yer kuru kalmayacak şekilde yıkamaktır. Erginlik çağına gelmiş her Müslüman erkeğin ve kadının şu durumlarda boy abdesti alması gerekir.
    1- Cünüplük; yani cinsi münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin (sperm) şehvetle vücut dışına çıkması.
    2- Hayız (kadının adet görmesi) ve nifas (lohusalık) hallerinin sona ermesi.
    Bu hallerde gusletmek farzdır.
    Namaz için alınan abdest "Küçük Abdest" kabul edilerek, gusle "Büyük Abdest" veya "Boy abdesti" adı verilmektedir.
    GUSLÜN FARZLARI
    Guslün farzları üçtür.
1) Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak.
2) Buruna su çekmek ve yıkamak.
3) Tepeden tırnağa bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak.
Not: Şafii mezhebinde gülsün farzları ikidir
1-   Niyet etmek
2-   Bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak
 
    GUSLÜN SÜNNETLERİ
1) Gusle besmele ve niyet ile başlamak.
2) Avret yerini yıkamak ve bedenin herhangi bir yerinde pislik varsa onu temizlemek.
3) Gusülden evvel abdest almak.
4) Abdestten sonra, önce üç defa başa, sonra üç defa sağ, üç defa da sol omuza su dökerek her defasında bedeni iyice ovmak.
5) Guslederken çok fazla veya çok az su kullanmaktan kaçınmak.
7) Tenha bir yerde yıkanılsa bile, avret yerini açmamak.
    GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?
    Guslün adabı aynen abdest adabı gibidir. Gusletmek isteyen kimse önce besmele çökerek gusle niyet eder. Ellerini bileklerine kadar yıkar ve üzerinde yapışıp kurumuş bir şey varsa onları temizler. Sonra herhangi bir pislik olmasa bile avret yerlerini ve uyluklarını yıkar. Sonra sağ avucu ile ağzına bolca su alarak iyice çalkalar; bunu üç defa tekrar eder; oruçlu değilse suyun boğazına ulaşmasını sağlar. Sonra yine sağ eli ile burnuna üç defa su çekerek iyice temizler. Bundan sonra namaz abdesti gibi bir abdest alır. Şayet yıkandığı yere su toplanıyorsa, ayakları, abdest alırken değil gusülden çıkarken yıkar. Abdest aldıktan sonra, önce başına, sonra sırayla sağ ve sol omuzlarına üçer defa su döker. Her defasında vücudun her tarafını iyice ovar. Hiçbir yerinin kuru kalmaması için dikkat eder. Eğer vücudunun bir yerinde, herhangi bir yaradan dolayı ilaç veya sargı varsa ve fazla su bunlara zarar verecekse eliyle üzerini mesheder.

    GUSÜLSÜZ YAPILMAYAN İŞLER
    Cünüb bir kimsenin veya hayız ve nifas halindeki bir kadının bu durumdayken yapması haram olan hususlar, şunlardır:
1 - Namaz kılmak
2 - Kur'an niyetiyle Kur'an'dan bir parça okumak (ancak dua niyetiyle okumak caizdir. Ayrıca Kur'an ayetlerini çocuklara kelime kelime öğretmek, Kelime-i Şehadet getirmek, tesbih ve tekbirde bulunmakta da sakınca yoktur).
3 - Kur'an-ı Kerîm'e  dokunmak ya da tutmak ( kılıf veya kutu içerisinde ise tutmak caizdir)
4 - Kabe-i Muazzamayı tavaf etmek ve zaruret bir mescide girmek.



 TEYEMMÜM
   
 Teyemmüm, su bulunmadığı veya bulunsa da kullanma imkanının olmadığı durumlarda, temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeyle alınan abdest ve güsül yerine gecen sembolik bir abdesttir. Teyemmüm, İslam'ın bizlere sunduğu kolaylıklardan biridir.
    TEYEMMÜMÜ GEREKTİREN HALLER
1- Su bulunduğumuz yerden en az üç kilometre uzakta bulunursa
2- Suyun kullanılması durumunda hastalanma, hastalığın artması veya uzaması gibi tehlike mevcutsa,
3- Suya olaşmak tehlikeli ise,
4- Elde bulunan su, abdest veya gusle yetmeyecekse,
5- Suyun kullanılması halinde susuz kalma tehlikesi varsa teyemmüm edilir.

    TEYEMMÜMÜN FARZLARI
Niyet ve elleri toprağa vurup yüzü ve kolları mesh etmek farzdır.


Teyemmüm Şöyle Yapılır:


1- Besmele çekip abdest veya gusül için teyemmüm yapmaya niyet ederiz.
2- Ellerimizin  iç tarafını toprağa veya toprak cinsi bir şeye, parmaklara hafif açık bir şekilde süreriz.
3- Ellerimizi birbirlerine vurup ellerimizdeki kaba toprak kalıntısını silkeleriz
4- Yüzümüzü meshederiz.
5- Ellerimizi yine toprağa sürüp silkeleriz.

6-Ardından sol elimizle sağ kolumuzu, sağ elimizle de sol kolumuzu dirseklerle birlikte mesheder